Tuesday, March 28, 2006

Ucubeler Gösterisi

Bugün "Ya Şundadır Ya Bunda"yı izledim. Başörtülü yaşlı bir kadın bir kez deneyip iki kez de takla atarak bir halı kazandı. Sahnede ve elbette telvizyonda. Sonra bir tanıdiğı varmış, hastaymış, onun için Mehmet Ali Erbil'den yardım istedi, o da ilgileneceğini söyledi. Tabi takla atıp ya da atmaya çalışırken yuvarlanıp da halı kazanamayanlar da vardı, çoğu yaşlı kadınlar, aşağı yukarı 2 metrekarelik bir halı için ortalığa çıkıp takla atıp yuvarlanan kadınlar. Bir de bu programda çalışan iki zeka özürlü kardeş, iki de farklı tuhaflıkta adam, 100(?) kiloluk bir hostes kız, stüdyoda birbirinden tuhaf seyirciler, ha bir de tabi yarışmacılar. Üniversite öğrencisinden ne iş yaptıkları tam da belli olmayan kızlar, erkekler, argo laflar, dekoltenin aşmışı, orta ünlü şarkıcılar, müzikle kendini sahneye atan az giyinmiş, sıska, balık eti, güzel, çirkin, genç, yaşlı kadınlar v.s. v.s. v.s. Bu arada henüz yayında olduğunu düşünürsek programı evlerinde izleyen kitleyi de unutmamak gerek. Bu programın yayın saati de akşam haberleri öncesi. Yani çoluğun çocuğun en okuldan yeni geldiği saatler. Tabi hafta içi hergün. Hadi çocukların ve gençlerin fiziki ve ruhsal gelişimlerini bir kenara bırakalım, onu benden çok daha iyi düşünen kurumlarımız var, peki bu insanlara ne olmuş nasıl olmuş ne zaman olmuş da aylardır yayın hayatına devam eden "Ya Şundadır Ya Bunda"nIn ucube açığı hiç kapanmıyor? Ve pek de kapanacak gibi görünmüyor. İnsanlar üç beş hediye para v.s. koparmak için ne durumlara düşürüyorlar kendilerini, ve insanlar bunu sıcacık evlerinde kahkahalarla izliyor, ve insanlar bunu aylardır her gün yapıyor, ve insanlar buna eğlence diyor, ve insanlar buna aslında üzülmek, çok üzülmek gerektiğini yeterince farketmiyorlar.
Benim derdim televizyonda neyin yayınlanıp neyin yayınlanmamasıyla ilgili kesinlikle değil, televizyonda herşey yayınlanabilir, önemli olan insanların neyi izlemekten hoşlandıkları. Eğer insanlar insanların zavallılığını izlemekten zevk alıyorlarsa, ben durumun vehametini anlatacak kadar ne Türkçe biliyorum ne de başka bir dil.

Sunday, March 26, 2006

B&W Photo Challenge Shadow


Hi, this my first post for the B&W Photo Challenge. In the photo is me and the antique columns of the Asclepion in Pergamon, Turkey.

Photo Friday Smooth


The Lizard King slides down his way smoothly...

Saturday, March 25, 2006

Illustration Friday Monster



We have a matchstick-man-monster here that swallows them alive...

Wednesday, March 22, 2006

Illustration Friday Feet


I've got duck feet here, everyone...

Saturday, March 18, 2006

Illustration Friday Insect


I know, I know I'm late, ok, I've not submitted, just wanted to post. (I think I have a problem wıth that tone of green...)

Sunday, March 05, 2006

Saturday, March 04, 2006

Karanlıkta Ateşler


Bu kıitabı okuyorum bu ara (otobüste uyumadığım zamanlarda). İkinci Dünya Savaşı'ndan bahsediyor, bu kez alıştığımız Yahudi gözünden değil de Çingene gözünden izliyoruz durumu. Bildiğiniz (ama belki de bilmediğiniz) gibi Naziler tarafından 6 milyon Yahudi'nin yanısıra 1,5 milyon da Çingene öldürülmüştü. 565 sayfalık kitabın 200'lü sayfalarındayım, hala da ilgiyle okuyorum. Bittiğinde toplam yorumumu da eklerim.
Baskıyla ilgili ise bazı önemli hatalar var. Kitabın orijinal adı yazılmamış, fotoğrafın kime ait olduğunu bilmiyoruz, yazar hakkında Çingene kökenli olduğundan başka bir bilgimiz yok, kitabın ne zaman kaleme alındığı da belli değil, çevirenden ise ismi dışında hiç bahsedilmemiş. Yani İş Bankası Kültür Yayınları bu konuda çok eksik kalmış, umarım bundan sonra daha dikkatli olurlar.